SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L VUDU’

<< 172 >>

باب: أبوال الإبل والدواب والغنم ومرابضها.

66. Develerin, Binek Hayvanlarının, Davarların İdrarlarının Hükmü, Bu Hayvanların Ağıllarında Namaz Kılmak

 

-وصلى أبو موسى في دار البريد والسرقين، والبرية إلى جنبه، فقال: ههنا وثم سواء.

Ebû Musa, yanında açık alan bulunduğu halde posta hayvanlarının ağılında ve hayvan pisliği bulunan yerde namaz kıldı ve "Burası ile şurası aynıdır" dedi.

 

حدثنا سليمان بن حرب قال: حدثنا حماد بن زيد، عن أيوب، عن أبي قلابة، عن أنس قال:

 قدم أناس من عكل أو عرينة، فاجتووا المدينة، فأمرهم النبي صلى الله عليه وسلم بلقاح، وأن يشربوا من أبوالها وألبانها، فانطلقوا، فلما صحوا، قتلوا راعي النبي صلى الله عليه وسلم، واستاقوا النعم، فجاء الخبر في أول النهار، فبعث في آثارهم، فلما ارتفع النهار جيء بهم، فأمر فقطع أيديهم وأرجلهم، وسمرت أعينهم، وألقوا في الحرة، يستسقون فلا يسقون. قال أبو قلابة: فهؤلاء سرقوا وقتلوا، وكفروا بعد إيمانهم، وحاربوا الله ورسوله.

 

[-233-] Enes r.a. şöyle demiştir: Ukl (veya Ureyne) kabilelerinden bazı kimseler Medine'ye geldiler. Medine'nin (havası onlara iyi gelmediğinden) karınları ağrıdı. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara, yeni yavrulamış develerin süt ve İdrarlarından İçmelerini tavsiye etti. Onlar da (zekat) develerinin bulunduğu yere giderek Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in emrini aynen yaptılar, zamanla iyileştiler. İyileştikten sonra, Hz. Peygamber'in bu hayvanlara bakan görevli çobanını öldürerek ümmetin beytü'I-malına ait zekat develerini alıp kaçtılar. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu haber gündüzün hemen ilk saatlerinde kendisine ulaşınca onları takip etmek üzere adam gönderdi. Bu kişiler güneş yükselince, adamları yakalayıp getirdiler. Hz. Peygamber el ve ayaklarının kesilmesini emretti. Bunların gözlerine mil çekildi. "Harre" denilen sıcak yere atıldılar, su istemelerine rağmen kendilerine su verilmedi.

 

Ebu Kılabe şöyle demiştir: Bunlar hırsızlık yaptılar, adam öldürdüler, iman ettikten sonra inkar ettiler, Allah ve Resulü'ne karşı harp ilan ettiler.

 

Tekrar: 1501, 3018, 4192, 4193, 4610, 5685, 5686, 6727, 6802, 6803, 6805, 6899.

 

Diğer tahric: İbn Mâce: Hudûd; Nesâî: Tahara

 

AÇIKLAMA:     Burada binek hayvanından kasıt; at, katır ve merkeb gibi hayvanlardır.

 

Buhârî, ihtilaflı konularda âdeti olduğu üzere buradaki konu başlığında da hükmü açıklamamıştır. Ancak onun Uranîler ile ilgili hadisi rivayet etmesinden, ilk anda deve idrannm temiz olduğu görüşünü kabul ettiği anlaşılmaktadır. Şa'bî, İbn Uleyye, Dâvud ve diğer bazı âlimler de bu görüştedir.

 

Ebu Musa'nın namaz kıldığı belirtilen yer Kûfe'deydi. Halifelerden ordu ko­mutanlarına mektup ve haber getiren elçiler ve posta görevlileri burada kalırdı. Ebû Musa, Hz. Ömer ve Hz. Osman zamanında Kûfe'de kalmıştı. Elçilerin kal­dığı yer şehrin bir köşesinde bulunuyordu. Bu sebeple açık arazi de onun yan tarafmdaydı.

 

Ebu Musa'nın "Burası ile şurası aynıdır" sözü, namazın sıhhati açısından bu­rada namaz kılmak ile orada namaz kılmak arasında fark yoktur, anlamına gelir.

 

Deve Dışkısı Temiz midir?

 

Buhârî'ye, "Ebû Musa'nın bu sözünde deve dışkısının temiz olduğunu göste­ren bir delil yoktur" denilerek itiraz edilmiştir. Çünkü Ebû Musa'nın bunlar üze­rine bir yaygı sererek namaz kılmış olması mümkündür.

 

Bu itiraza şu şekilde cevap verilmiştir; Aslolan Ebû Musa'nın bunu yapma­mış olmasıdır. İbn Huzeyme ve diğerlerinin sahih gördüğü Ebû Hureyre tarafın­dan rivayet edilen  "idrardan sakının. Çünkü kabir azabının çoğunluğu ondandır" hadisinin genel ifadesini esas almak daha evladır. Çünkü bu ha­disten ilk anda bütün idrarların kasdedildiği anlaşılmaktadır. Bu tehdit sebebiyle deve İdrarından da sakınmak gereklidir.

 

Hadisin Arapça aslında.geçen "ictevev" fiili hakkında İbn Fâris şöyle demiş­tir: Bu kelime, nimet İçinde olsan bile bir yerde kalmaktan hoşlanmadığın zaman kullanılır. Hattabî bunun yalnızca kalmaktan dolayı zarar görüldüğünde kullanı­lacağını söylemiştir. Bu olaya uygun olan da bu anlamdır.

 

İlk anda anlaşıldığına göre, Uranîler Medine'ye hasta olarak gelmişler, iyile­şince de Medine'nin havasını ağır bulduklarından orada kalmak istememişlerdir. Onlardaki hastalık ise aşırı zayıflık ve az yemek yeme idi.

 

Ebu Avane, Gaylan aracılığı ile Enes'ten şunu rivayet etmiştir: "Onlarda şid­detli zayıflık vardı". Yine o, Ebu Said aracılığıyla 'Yüzleri sararmıştı" diye rivayet etmiştir.

 

İyileştikten sonra Medine'nin havasını ağır bulmalarının sebebi, İmam Ahmed İbn Hanbel'in, Humeyd aracılığıyla Enes'ten rivayet ettiğine göre Medine humması idi.

 

Uranîlerin, zekat develerinin sütünden içmeleri, bu kimselerin yolda kalmış kimseler olmasındandır. Hz. Peygamberin devesinin sütünden içmeleri de O'nun izni ile olmuştur.

 

Uranîlerin develerin idrarlarını içmelerine gelince; İdrarın temiz olduğunu kabul edenler bu hadisi delil getirmişlerdir. Deve idrarının temiz olduğu zaten.bu,, hadiste yer almaktadır. Eti yenen diğer hayvanların idrarları da buna kıyas edilir. Bu, İmam Mâlik, Ahmed İbn Hanbel ve seleften bir grubun görüşüdür. Şafiî ve âlimlerin çoğunluğu ise eti yensin yenmesin hayvanların idrar ve dışkılarının necis (pis) olduğu hükmünü kabul etmiştir.

 

Seleme İbnü'l-Ekva' hadisinde şöyle denilmektedir: "Hz. Peygamber Uranîlerİ yakalamak üzere Kürz İbn Câbir el-Fihrî komutasında Müs­lümanlardan bir grup atlı gönderdi".

 

Nesaî, Evzâî'den "Onları yakalamak için, İz sürenlerden bir grubu gönderdi" şeklinde rivayet etmiştir.

 

Müslim, Muaviye İbn Kurre yoluyla Enes'ten şunu rivayet etmiştir: "Bunlar ensardan sayısı yirmiye yakın gençlerdi. Hz. Peygamber onla­rın yanında, iz sürmeyi bilen birini gönderdi."

 

Hz. Peygamber el ve ayaklarının kesilmesini emrettiği bu kişilere yerlerindeki kanın dinmesini sağlayan dağlamayı yaptırmamıştır.

 

Müslim'in Abdülaziz'den rivayetinde "Gözleri oyuldu" ifâdesi yer almıştır.

 

Harre denilen yer, Medine'de siyah taşlı bîr yerdir. Buraya atılmalarının se­bebi, cinayeti işledikleri yere yakın olmasıdır.

 

Su istemelerine rağmen bu kişilere su verilmemesi konusuna gelince; İbnü'l-Cevzî'nin de dâhil olduğu bir grup âlim bunun yaptıklarına kısas olarak uygu­landığını söylemiştir. Çünkü Müslim'de Süleyman et-Teymî'nin Enes'ten rivayetine göre "Uraniler çobanların gözlerine mil çektiği için Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onların gözlerine mil çektirmiştir."

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

Hadiste yukarıda belirtilenlerden ayrı olarak şu hususlar da yer almaktadır:

 

Devlet başkanına heyetlerin gelmesi ve devlet başkanının onların masla­hatları İle İlgilenmesi

 

Develerin sütleri ve idrarları ile tedavinin meşru olması

 

Her bünyeye, alışık olduğu (kendisine uygun) tedavinin yapılması,

 

Şayet Uranîierin öldürülmesinin kısas yoluyla olduğunu kabul edersek bu hadisten şu sonuç da çıkar: Bir kişiyi öldüren topluluk, onu ister suikast yoluyla ister mücadele ederek öldürmüş olsun, onların tümü kısas yoluyla öldürülür.

 

Kısas cezası, katil nasıl öldürmüşse o şekilde uygulanır. Bu, yasaklanmış bulunan "müsle" kapsamına girmez.[Musle: Bir İnsanın canlı veya ölü iken organlarını koparmak, işkence yapmak demektir.]

 

Yol kesme suçu, açık alanda gerçekleşebilir. Bunun şehirlerde gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinde ise görüş ayrılığı bulunmaktadır.

 

Yolda kalan kimseler, devlet başkanının izni İle zekat develerinin üzerinde hak sahibi olmaları sebebiyle onların sütlerinden İçebilirler.

 

İz süren kişinin söylediğine göre hareket edilir. Araplar bu konuda tam an­lamıyla bilgilidir.